20 Mart 2019 Çarşamba

Eyyyyyyyyyyyyyy Medeniyet! Sen kimsin ya? Kimsin sen?

Medeniyet denen şey ülkenizin yerküre üzerindeki konumuyla ya da Gayrı Safi Milli Hasıla ya da toplumda yaygın olarak kabul gören dini inançlarla ya da elektronik cihaz kullanımıyla ya da tükettiğiniz giyim tarzıyla ilgili değildir. Medeniyet, bulunduğun coğrafya, inancının nesnesi, harcadığın para ya da yaşam biçiminizle az bağlantılı olmak üzere, bir düşünüş biçimine, bir anlayış psikolojisine ve bir toplumsal açıklığa sahip olmaktır. Örneğin coğrafi olarak "doğu" kabul -ki o kabul de fazlasıyla taraflıdır- edilen Japonya ya da Güney Kore kesinlikle Batı Medeniyetinin birer parçasıdır. Buna mukabil göreli olarak onlardan daha Batı'da olan Kuveyt ya da İran gibi petrol zenginleri Batı'nın bir parçası değildir. Ancak İsrail kesinlikle Batılı bir güçtür. Hatta iddiam odur ki Hindistan gibi Doğu medeniyetinin merkezi sayılabilecek bir devlet de, hiç değilse yaşatmaya çalıştığı "Dünyanın en kalabalık demokrasisi" formuyla Batı medeniyetinin bir parçasıdır. Mesela Mahatma Gandi'nin kendisine "Batı Medeniyeti hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna verdiği "olsaydı iyi olurdu" yanıtı bile bir biçimde Batı medeniyetinin içinde mümkün olabilmiştir.
Beş gündür, bir teröristin Cuma namazı kılmakta olan cemaatin üzerine ateş açarak 50 kişiyi öldürmesinin ardından bir kere daha Batı Medeniyetinin ne olduğunu çokça imrenerek daha çokça da kendi halimize acıyarak izliyorum. Başbakanları olan zarif Jacinda Ardern'in acısı yüzü ve ses tonuna yansıyan, baş sağlığı ziyaretine gittiği aileler hitaben yaptığı "siz bizsiniz" diye biten konuşması, yaptığı ziyarette gösterdiği geleneğe saygı gösterir tavırla akıllara kazındı. Kabinenin diğer üyelerinin duyarlılığı da başbakanlarından daha az değildi; konuşmalarına Hz. Muhammed'in selamını getirdiklerini söylemeleri, acılı Müslüman cemaatine "terörist bizden değil ama siz bizim bir parçamızsınız" diyebilmeleri gelişmeleri hiç değilse bir kısmımızın imrenerek ve "bizde neden yok?" duygusuyla izlememize neden oldu.
Halk da bundan geri kalmayan bir olgunluğa sahip tabii; namaz kılan Müslümanların başına bir şey gelmesin diye nöbet bekleyen çeşitli dini ya da felsefi inançlardan gelen insanlar, ülkenin sanatçılarının yaptığı eserler, katliamların yapıldığı camilerin önüne bırakılan çiçekler, geleneksel Haka seremonisini yaparak ölenlerin ruhlarını onurlandıran Maoriler..
Sora dönüp kendi anılarımı deştim; Gar katliamı sonrasında futbol karşılaşmasında ölenlerin anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ıslıklanması, Berkin Elvan'ın Hrant Dink'in cenazelerinin karşılaştığı saygısızlıklar.. Gelişmelerle uzak yakın ilgisi olmayan Anzaclara edilen sözler.. Almanların Nazizm, haftada bir terör saldırılarına maruz kalan Hollandalıların ırkçılık, Sarı Yeleklilerin eylemlerindeki tutumu nedeniyle Fransızların faşizmle suçlanması..
İki tür toplum vardır kanımca, felsefeli toplumlar ve felsefesiz toplumlar. Demem o ki felsefeli olanlar değer üretir, felsefesiz olanlar onların ürettiği değerlere tabii olur..