Kutsal, tapılacak ya da uğrunda ölünecek ölçüde sevilen ya
da dini bir saygının nesnesi anlamına gelen dolayısıyla dar anlamıyla teolojik,
geniş anlamıyla ideolojik anlamda kullanılan bir sözcüktür. Bu bakımdan
kendimin rahatlıkla kutsalsız olduğunu iddia edebilirim. Sevdiğim, hayranı olduğum, onayladığım varlığı
varlığıma anlam katan fikirler, inançlar, nesneler ve zihinler olmakla birlikte
hiçbirinin mutlak bir saygıya layık olduğunu ya da uğrunda ölünebilecek kadar
değerli olduğunu düşünmüyorum. Biliyorum ki fikirler, inançlar var oluşumuzun bir
parçası değildir çünkü değişebilirler. Bir şey için yaşamayı, bir şey uğruna
ölmeye tercih ederim.
Girişte yaptığım tanım yalnızca kutsal’ın ontolojisi
açısından önemli değildir zira tanımın kendisi, kendisi olmak bakımından kavramın
içeriğine getirdiği sınırlamayla da bir varlık alanı kurar. Bir kavramı tanımlamak,
ona sınır çizmektir; kavramın içinde olanları sınırın içine almak, kavrama ait
olmayanları sınırın dışında bırakmaktır. Bu nedenle tanımlanmamış kavramlarla
yani sınırı çizilmemiş kavramlarla düşünmek, onları kullanarak müzakere etmek
mümkün değildir. Günlük ucuz ve boş politik çekişmeler içi böyle boş, tanımı
yapılmamış, sınırlanmamış, diğerlerinden ayrıştırılmamış kavramlarla doludur:
vatan haini, terörist, milli ve manevi değerler bunlardan en boş olanlarıdır.
İçlerine ne kadar çok şey tıkıştırırsanız tıkıştırın daha alacak yerleri
vardır. Beri yandan öyle büyük bir boşluk, yokluk ve hiçliktirler ki siz içini neyle
doldurursanız doldurun görülmez bir genişlemeyle anlamszılaşmaya devam edeceklerdir.
Bir savcı iddianamesine -kendi başıma geldiği için
biliyorum- “peygamberimiz”, “dini değerlerimiz”, “manevi değerlerimiz” yazamaz.
Çünkü savcı “biz” dediği bir kitlenin temsilcisi değil, “ötekiler”i de içine
alması gereken hukukun temsilcisi olmalıdır. Savcının neye inandığı bizim hiç
umurumuzda olmamalıdır çünkü savcı bizim inançta muarızımız konumunda değildir. “İnancımız”,
“dinimiz”, “peygamberimiz” yazmış bir savcı, bu mütalaayı kabul etmiş bir
yargıç hükmü a priori olarak sanık aleyhine kurmuş demektir. Savcının görevi
bir inancı savunmak ya da korumak değil, inancın mensuplarının o inancı
yaşarken ve savunurken haklarının ihlal edilmesine engel olmaktır. Hepsi bu.
Neye inandığınız tamamen sizin sorununuzdur, özel
alanınızdır. Doğru ve yanlışa karar verme yetiniz geliştiyse, eylemlerinizin
sonuçlarını üstlenebilecek durumdaysanız, başka inşalara -ve tabii canlılara-
zarar vermeden istediğiniz şeyi yapabilmelisiniz. Basit, açık, anlaşılır bir ahlak
ilkesidir bu.
Bir dine inanıyor olmanız genellikle gereksiz ama gene
genellikle iyi bir şeydir. Bununla
birlikte başkalarının da sizin gibi inanması, davranması ya da sizin kutsal
kabul ettiklerinize aynı biçim ve ölçüde saygı göstermesini talep etmeniz en
hafif tabiriyle aptallıktır. Sizin için “öyle” olması; sizin sayıca “çoğunluk”
olmanız; sizin kendinizi “ötekiler”in hâkimi ya da üstünü olarak görmeniz haklı
olduğunuz anlamına gelmemektedir. “Kuran’da böyle yazıyor” bir tartışma
argümanı değildir. Kuran’ın ne dediği sadece Kuran’ın hükümlerine inananları
bağlar. Dünya’nın geri kalanı bunlara uymak, inanmak kayıtsız şartsız kabul
etmek zorunda değildir. Haaa, derseniz ki “kutsalıma saygı göster” o zaman
kutsalınızın çizgisini net çizeceksiniz. Her şeyi kutsal haline getiriseniz, kimseye
hareket alanı bırakmazsınız. O zaman da doğaları gereği hareket edecek insanlar,
sizin belirsiz sınırlarınızı ihlal ettiğinizde şikâyet etmeye hakkınız yoktur.
Sizin her kutsalınız sizi bağlar. Sınırı çizilmemiş, tanımlanmamış kutsal,
kutsal değil, yeri geldiğinde kullanılmaya hazırlanmış dolu bir silahtır.
Sınırı çizilmemiş kutsallar kutsal olmaktan çıkar.
İnsanlar insanların fikirleriyle tartışır, Allah kelamı dediğiniz
anda konuşma zemini ortadan kalkar, savaş alanı olur. Üstelik kendinizi ne
kadar haklı görürseniz görün, bu haksız savaşın başlatıcısı, sorumlusu ve
celladı siz olursunuz.
Siz hoşlanmıyorsanız, günah olduğunu düşünüyorsanız
yapmazsınız olur biter ama bunu başkalarına bir yaşam pratiği olarak dayatmaya
hakkınız yoktur. Kürtaja karşı mısınız?
O zaman seks yaparken korunursunuz, böylece siz de partneriniz de böyle
bir sorun yaşamamış olur. Bu kadar basit. İnsanların hemcinslerine âşık olması,
onlarla sevişmesi sizi rahatsız mı ediyor? O zaman siz hemcinslerinize âşık
olmaz, onlarla sevişmezsiniz, olur biter. Erkeklerin makyaj yapması, kadın
giysisi giymesi sizi rahatsız mı ediyor? Eğer erkekseniz makyaj yapmaz ve kadın
giysisi giymezsiniz olur biter. Kadınsanız başınızı çevirip öteki tarafa
bakmanız çok daha kolay olacaktır.
Kutsallarınızı başkalarının vajinaları, anüsleri ya da
penislerinin üzerine inşa ettiyseniz, ıslaklık ve kokudan şikayet etmeye
hakkınız yoktur.