11 Aralık 2021 Cumartesi

Gidiyor gitmekte olan

 Rahmetli babanem Tekel'den emekliydi. O işçi haliyle, üstelik yanında bir eş olmadan iki erkek çocuk büyütmüş, satın aldığı bir arsa üzerine, derme çatma da olsa bir ev yapmıştı. İlk çocukluğunun geçtiği o eve un ve şeker başta olmak üzere, pirinç, bulgur gibi erzak çuvalla alınırdı. Bahçedeki kömürlükte yaklaşık 200 litrelik bir zeytinyağı fıçısı vardı. Yoğurt, Konyalı mandıracını omzuna astığı bir değnek üzerinde kefelenmiş tepsilerle alınır, her hafta boş tepsi verilip yerine yaklaşık 5 kilo gelen yenisiyle değiltirilirdi. 

Buca sokaklarında gezen at arabalı zervevatçıların getirdiği domates, biber, patlıcan gibi mevsim sebzeleri; elma, incir, üzüm gibi gene mevsim meyveleri kasa ile indirilirdi. Benzer şekilde patates ve soğan da çuvalla alınır, cücklenmeyecekleri bir yerde muhafaza edilirdi.

Elektrik kesintisi yaşanmaz mıydı? Evet yaşanırdı. Konaktaki o zamanki balık hali şimdiki afili Konak Pier'in önünden kalkan otobüsler her zaman tıka basa mıydı? Evet. 70'lerde yaşanan büyük petrol buhranı bizde de tüpgaz kuyruğu olarak tezahür etti mi? Evet. Lakin hemen herkesin eşitlendiği bir yokluk haliydi. 

Sokakta telefon bağlı belki bir ev, televizyonu olan belki birkaç ev vardı. 

Bir komşumuzun otomobil sahibi olması, sanki o otomobil bizim evlerimize alınmış gibi sevinç yaratmıştı. Yakın akrabaların evlerine alınmış videolar da benzeri bir heyacana sebep olurdu. Tuvalet kağıdı kimsenin bildiği bir şey değildi doğru ama yarın sabah çocukların kahvaltısı için ekmek alamama endişesi de kimsenin bildiği bir duygu değildi. Çünkü zaten dünyada olan bitenden daha farklı bir yaşam yoktu, biz de en fazla diğer komşularımız kadar fakirdik. 


Siz bakmayın o "çıhar tilifonunu göstert" dayılara. Küçük, çaresiz insanlara has kendini kandırma işinin gereği olarak, yalanı bizden çok kendilerine söylemek zorunda hissediyorlar. Onlar da biliyor, gidiyor gitmekte olan.