27 Kasım 2017 Pazartesi

Numen-Fenomen Ayrımı ve Eleştirel Düşünce..


Batı Felsefesinin kullanmayı pek sevdiği kavramlardan birisi, eleştirel düşünce kavramıdır. Akıl yürütme, çözümleme, birleştirme, değerlendirme gibi bilişsel süreçleri ifade eder. Eleştirel düşünmenin, kişisel açıdan en önemli bulduğum yönü, bireyin, tartışmayı safsatadan ayırabilmesine, yargılama yetisinin gücüne, inançlarının biçimlenmesine, yeğlemelerinin ve eylemlerinin doğru ve geçerli olmasına önemli katkıda bulunmasıdır.

Eleştirel düşüncenin adımlarından birisi, görünenler ve görünenlerin gerisindeki “diğer” nedenleri ayırt etmenin kavranabilmesidir. Güncel politik olayları bu gözle değerlendirmek hem çok kolay hem de çok zor. Kolay çünkü güncel politika çoğunlukla görüntüler üzerine inşa edilir. Zor çünkü bir işin çok fazla içinde olduğunuzda, bir süre sonra gerçekte olup biten şeyleri, o olup biten şeylerin neleri gizlemek için sergilendiğinden ayırt etmek aklı bulanıklaştırıyor. Tarih derslerinin efsane klişesi akla gelmelidir "savaşların bir görünür nedenleri vardır, bir de gerisinde yatan gerçek nedenleri".

Günümüz insanı, kendisine sunulmuş olandan, "akılsal bütçesi"nin yettiği kadarını seçip satın alır. Böylece hem zekasına sıklet yüklememiş olur, hem de "iyi vatandaş" olarak sistemle çatışmadan geçinip gider.

Galiba A.B.Dnnin efsane Dış İşleri bakanı Henry Kissenger'a ait bir sözdü: "politikada bir şey tesadüf gibi görünüyorsa, öyle görünmesi istendiği içindir. Demek ki sosyal/siyasal hayatta tesadüf gibi şeyler değil, öyle görünmesi işe gelen "fenomenler" vardır. O görüntünün arkasına bakmak aklın yapabileceği en şahane edimdir.

İnsan toplulukları sorunlarını kendileri üretirler. Normal koşullarda, ürettikleri sorunlara çözümleri de kendileri üretmelidir ancak genellikle böyle olmaz. Çoğunluk sorunun kaynağını kendinde görmediği için, çözümleri de başkalarının getirip kendilerine ikram etmesini beklerler.

Eleştirel düşünceden yoksun topluluklar, düşündüklerini zannettikleri fenomenlerle oyalanırken, yönetenler sınıfı bizim gerçekliğimizi, bize rağmen belirlemeye ve düzenlemeye devam eder..

24 Kasım 2017 Cuma

24 Kasım Öğretmenler Günü müdür?

Günün mana ve Ehemmiyetine Binaen:

Bugün aslında öğretmenler günü değil, Atatürk'ün Başöğretmenlik Ünvanını kabul edişinin yıldönümüdür. 12 Eylül Askeri Cuntası, 5 Ekim Uluslararası Öğretmenler Gününün alternatifi olarak dayattığı bu günü, aslında hiç de haketmedeiği bir biçimde yozlaştırmayı başarmış, bu politik dayatma, ne yazık ki aradan geçen 30 yılda güçlü bir yerleşiklik kazanmıştır..Bunun için üzgünüm...

Yaptığım iş kutsal değil, profesyonel bir meslek. Tıpkı diğer profesyonel meseleler gibi ele alınmalıdır. Fazlaca övülmeyi haketmediği gibi, bu kadar yerden yere vurulmayı da haketmemektedir.

Nesnesi doğrudan insan olduğu için özel bir bilgi ve ilgi ve duyarlılık gerektirmektedir, o kadar. İşin doğrusu gördüğümüz muamele de zaten hakettiğimiz muameledir...

Özel günlere, kutlamalara itibar eden birisi sayılmam..  Ama başkalarının hassasiyetine de imrenmeyle ve sevgiyle  bakarım.. Yaptığım işe inanıyorum, o kadar.. Ve bazen de o işi neden yaptığımı hatırlatan şeyler oluyor.. İşte o zaman "tamam" diyorum... Yetiyor..

Günümüzü kutlayan öğrencilerime ve meslektaşlarıma da sevgiler.. Umarım benim kadar mutlu bir meslek erbabı olurlar..

9 Kasım 2017 Perşembe

İlkçağ felsefesine dair notlar..

Felsefe tarihinde, hakkında kovuşturma yapılan ilk filozof, Klazomenai'li Anaxsagorastır. Dinsizlikle suçlanmış, ucuz kurtulmuştur..

Kitapları şehrin Agoradasında yakılan ilk filozof, Protagoras'tır. Dinsizlikle suçlanmış, Atina'dan kaçarken geçirdiği bir deniz kazasında ölmüştür..

Elealı Zenon, siyasi bir komploya bulaşmış, tutuklandığında, devirmeye çalıştığı tiran Nerakhus tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür..

Savunduğu fikirler uğruna ölüme mahkum edilen ilk filozof Sokrates'tir. Dinsizlik ve gençlerin ahlakını bozmakla suçlanmıştır.. Baldıran otu ile zehirlenerek idam edilmiştir.. 

Corinthos'lu filozof-tiran Periander, suikasta kurban gitmiştir.. 

Arkhimedes, Roam tarafıdan işgal edilmiş Siraküza sokaklarında , toprağa çizdiği geometrik şekillerin başında düşünürken, onu Marcellus’a götürmek isteyen bir askerin kılıç darbesiyle ölmüştür. Son sözlerinin "şekillerimi bozmayın!" olduğu söylenir.

Tüm bunlar felsefenin doğuşundan sonraki 200 yıl içinde olmuştur. Söyleyeceklerim bu kadar..