Aşağıdaki
satırlar Felsefe Grubu öğretmeni olarak görev yaptığım okulda hakkımda yapılmış
olan bitmek tükenmek bilmeyen öğrenci şikayetleri (!) sonucunda hakkımda
açılmış soruşturma kapsamında okula gelen Maarif Müfettişlerine görüşme
odasında verdiğim ifadenin bir kopyasıdır. Bazı yerleri tahmin edilebilecek
güvenlik sebepleriyle kırptım ya da karaladım ama yanlışları düzeltmedim. Esasen
teftiş hakkımda ceza isteminde bulunmadı ama buna rağmen o dönemdeki kifayetsiz
muhterisin birinin kişisel hırs ve çıkarlarından kaynaklandığını düşündüğüm
gayretkeşliği sayesinde hakkımda davalar açıldı. Aylar sonra hepsinden
beraat ederek aklandığım mahkeme için tekrar okumam gerekince, kendimi kibirli
buldum ama olsun. O kibirdir ki haksız ve dayanaksız suçlamalar karşısında,
avukatlarımın da desteğiyle tek celsede beraat almamı sağladı.
Buyurun,
başlayayım:
"...
davet edilmesine esas konu kendisine anlatılıp bu konuda açıklamalarının
istenileceği ve bu konuda açıklama yapmasına engel bir durum olup olmadığı,
açıklama yapmasına engel bir durum olup olmadığı sorulduğunda; açıklama
yapmasına engel bir durum olmadığını ve özgür iradesiyle açıklama
yapmak istediğini belirtmesi üzerine konularla ilgili olarak sorulduğunda
cevap olarak: "ben yaklaşık sekiz yıldır bu okulda Felsefe Grubu öğretmeni
olarak görev yapıyorum. Tweetter sosyal medya üzerinde ---------------------
adresi ile ve Fecebook paylaşım sitesinde ------- -------- ismiyle açılmış
hesaplar şahsıma aittir. Benim tarafımdan kullanılmaktadır. Bildiğim kadarıyla
başkası tarafından ekleme yapılmadı (sanırım hack'leme). Başkası tarafından
kullanılmadı. Suçlamalara neden olan inceleme olurları üzerinde bulunan ve bana
görsellerini yani ekran çıktılarını gösterdiğiniz bu paylaşımları ben kendim
yaptım. Sosyal medya prensip olarak kullanıcısının açık ya da
"MAHLAS" kimliği ile paylaşımlar yaptığı ve sanal cemaatin
herkese açık paylaşımları arzusuna göre takip ettiği ya da etmediği bir
dünyadır. Ayakkabı numarası zekâ bölümünden büyük olan ve muhtemelen ilk
çocukluk evresinde yeterince anne sütü almayıp sonraki yaşamında da
karbonhidrat ağırlıklı beslendiği için protein tüketimi gerektiren bilişsel
işlevlerini yeterince yerine getirmediğini tahmin ettiğim bir kısım sosyal
medya kullanıcısının tarafıma yöneltmiş olduğu bütün suçlamaları reddediyorum.
Sosyal medya, açıkça suç işlemediğiniz sürece açıkça kullanabileceğiniz ve
Anayasamızda ifade özgürlüğü kapsamında güvence altına alınmış bir
alandır. Paylaşımlarımda hiçbirinde şikayetçi ya da şikayetçilerin iddia etmiş
olduğu gibi suç, aşağılama, küçük düşürme, hakaret gibi kasıtlarla girişimlerde
bulunulmamıştır. Paylaşımlarım, belli bir zekanın üstünde bir mizah anlayışı,
algılama kapasitesi, okuduğunu anlama becerisi, eleştirel ve sorgulayıcı
düşünme gerektiren, ince ve rafine bir bakış açısıyla oluşturulmuştur.
Bunu anlayacak idrak ve istidattan yoksun olduğunu tahmin ettiğim, hayatım
boyunca aksi için uğraştığım, ifadelerin kısıtlanması, düşüncelerin boyunduruk
altına alınması, tehdit hatta tedhiş içerdiğine inandığım şikayetçilerin
görüşlerinin hakkımda yapmış oldukları şikayetleri temel evrensel insan
hakları, bu haklar içinde lafzını bulan düşünme ve düşündüklerini diğer
insanlarla paylaşma kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini anlamadığı
aşikardır. Birbirimizle aynı şeyleri düşünmek, aynı şeylere inanmak, aynı
felsefi, dini, ideolojik inançları paylaşmak mecburiyetinde değiliz. Hatta
aksine birbirimizle çelişen, çatışan fikirlerimizin olması hem hayatımı
adadığım felsefi değerler, meslek ahlakı ve insanlıkla ilgili inanışımın bir
parçası hem de icra etmekte olduğum mesleğin öğrencilere kazandırması gereken
eleştirici ve sorgulayıcı bakış açısının bir yönelimidir. Bir felsefe öğretmeni
felsefe yaptığı için değil olsa olsa felsefe yapmadığı için suçlanabilir.
Tarafıma yöneltilmiş suçlama işimi yapmadığım için değil aksine işimi yapmamdan
kaynaklanan boş, absürt, mesnetsiz iddialardır. Dünyanın çeşitlilik, çok
seslilik, çok kültürlülük doğrultusunda ilerlediği, internetin kullanımı ile
farklı sesler, yorumlar ve renklerin birbirine üstünlük kurmak, birbirinin
yerine geçmek yerine birlikte yaşamayı, farklılıkları paylaşmayı seçtiği 21.
Yüzyılda insanların hoşlanmadıkları, doğru bulmadıkları, inanmadıkları
şeylerden dolayı suçlanabiliyor olması tam anlamıyla bir skandaldır. Millî
Eğitim Bakanlığı’nın tanımlamış olduğu görev ve yetkilerin önemli bir bölümü,
öğrencilerimize, adaletli, hakkaniyetli, demokratik değerlere ve insan
haklarına saygılı ve Atatürk ilkelerine bağlı, Anayasa’nın ilk dört maddesinde
lafzını bulan Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti ilkelerine bağlı dürüst yurttaşlar
yetiştirmenin önemine göndermede bulunur. Bu yurttaş tipi sorgulayan,
eleştiren, söylenmek erine söyleyen, tehdit etmek yerine karşı fikir
üretebilen, dogmalardan uzak, kendine güvenen, erdemli ve açık kimlikli,
birisidir. 18 yıllık meslek hayatım boyunca bu özelliklere haiz bireyler
yetiştirmek amacıyla yalnızca ders anlatmakla yetinmeyip aynı zamanda iyi bir
rol model olarak davranmaya çalıştım. Bu amaçla da kendimi sadece sınıf ve okul
ortamıyla kısıtlamayıp hem öğrencilerimle hem de tanıdığım başka insanların
benimle buluşabilecekleri her türü gerçek ve sanal ortamı büyük bir zevkle ve
iştahla kullandım. Şunu açıkça beyan etmek isterim ki derslerimde ve özel
hayatımda oynadığım rolleri aynı cesaret, merak ve heyecanla oyamaya devam
edeceğim. Yok etmek için uğraştığımız cehalet, örgütlü kötülük, budalalık ve
kötü niyetin öğretmenlik anlayışım, yaşam felsefem, tutum, davranış ve
duygularımı denetim altına almaya çalıştığı her türlü girişimi şiddetle
reddetmeye devam edeceğim. Eğitimli, bilgili, erdemli, akılcı ve açık sözlü
insanlar, hakkımda şikâyette bulunanlar gibi cahil, kişilik gelişimini
tamamlayamamış, dogmatik ve yoz insanlardan çekinmek yerine, onlara karşı
doğruyu, adil olanı olabildiğince cesur olmalıdır. Hele ki biz öğretmenler,
başkalarının cehaleti rahat etsin diye değil, aksine cehaletlerinden
kurtulsunlar diye yeri geldiğinde rahatsız edici, kafa karıştırıcı ve
huzursuzluk yaratıcı roller üstlenmelidir. Zira insanların huzurunu kaçırmadan
onların düşünmesini, eleştirmesini ve hatta gülmesini sağlamak mümkün değildir.
Aptal insanlar dünyanın her yerinde her döneminde insanlığın tüm ilerlemesine
rağmen var olmaya devam edecektir. Ancak bu cesareti kıran bir umutsuzluk
yerine çok daha büyük bir arzu ve şevkle üzerimize çöken karanlığı aydınlatmak
konusunda bir motivasyon kaynağı olmalıdır. Bir toplum bireyleri türdeş
olduğunda tehlike altına girer. Herkesin aynı yöne çektiği bir gemi batar.
Herkesin istisnasız aynı olduğu bir toplum ilerleyemez, gelişemez, demokratik
haklarını kullanamaz, yozlaşır ve dağılır. Bütün bir bilim ve felsefe tarihi
göstermiştir ki hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.
Teslim olmamız gereken yegâne ilke insan aklıdır. Bunun dışındaki insani
özellikler, farklılıklarımız, çeşitliliklerimiz, zenginliklerimizdir. Ancak
bizi asgari müşterekte değil farklılıkta bir araya getirirler. Sarf edilen bu
çabaların mesleğinde kendini kanıtlamış bir öğretmen, sahip olduğu fikir, inanç
ve tutumların takipçisi olan bir birey ve etrafındaki insanlara rol model
olmayı amaçlayan bir kadın olarak, tarafıma yönelik aşağılık, bayağı ve sakil
bir mobbing girişiminin ucuz bir parçası olduğunu düşünüyorum. Hakkımda
yöneltilmiş bütün suçlamaları yukarıda ifade etmiş olduğum profesyonel, felsefi
ve etik gerekçelerle reddediyorum” dedi. Yazılan ifadesi kendisine okutuldu….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder