26 Eylül 2019 Perşembe

Sokrates'in Karısı'nın Savunmasıdır


Aşağıdaki satırlar Felsefe Grubu öğretmeni olarak görev yaptığım okulda hakkımda yapılmış olan bitmek tükenmek bilmeyen öğrenci şikayetleri (!) sonucunda hakkımda açılmış soruşturma kapsamında okula gelen Maarif Müfettişlerine görüşme odasında verdiğim ifadenin bir kopyasıdır. Bazı yerleri tahmin edilebilecek güvenlik sebepleriyle kırptım ya da karaladım ama yanlışları düzeltmedim. Esasen teftiş hakkımda ceza isteminde bulunmadı ama buna rağmen o dönemdeki kifayetsiz muhterisin birinin kişisel hırs ve çıkarlarından kaynaklandığını düşündüğüm gayretkeşliği sayesinde hakkımda davalar açıldı. Aylar sonra hepsinden beraat ederek aklandığım mahkeme için tekrar okumam gerekince, kendimi kibirli buldum ama olsun. O kibirdir ki haksız ve dayanaksız suçlamalar karşısında, avukatlarımın da desteğiyle tek celsede beraat almamı sağladı.

Buyurun, başlayayım:
"... davet edilmesine esas konu kendisine anlatılıp bu konuda açıklamalarının istenileceği ve bu konuda açıklama yapmasına engel bir durum olup olmadığı, açıklama yapmasına engel bir durum olup olmadığı sorulduğunda; açıklama yapmasına engel bir durum olmadığını ve özgür iradesiyle açıklama yapmak istediğini belirtmesi üzerine konularla ilgili olarak sorulduğunda cevap olarak: "ben yaklaşık sekiz yıldır bu okulda Felsefe Grubu öğretmeni olarak görev yapıyorum. Tweetter sosyal medya üzerinde --------------------- adresi ile ve Fecebook paylaşım sitesinde ------- -------- ismiyle açılmış hesaplar şahsıma aittir. Benim tarafımdan kullanılmaktadır. Bildiğim kadarıyla başkası tarafından ekleme yapılmadı (sanırım hack'leme). Başkası tarafından kullanılmadı. Suçlamalara neden olan inceleme olurları üzerinde bulunan ve bana görsellerini yani ekran çıktılarını gösterdiğiniz bu paylaşımları ben kendim yaptım. Sosyal medya prensip olarak kullanıcısının açık ya da "MAHLAS" kimliği ile paylaşımlar yaptığı ve sanal cemaatin herkese açık paylaşımları arzusuna göre takip ettiği ya da etmediği bir dünyadır. Ayakkabı numarası zekâ bölümünden büyük olan ve muhtemelen ilk çocukluk evresinde yeterince anne sütü almayıp sonraki yaşamında da karbonhidrat ağırlıklı beslendiği için protein tüketimi gerektiren bilişsel işlevlerini yeterince yerine getirmediğini tahmin ettiğim bir kısım sosyal medya kullanıcısının tarafıma yöneltmiş olduğu bütün suçlamaları reddediyorum. Sosyal medya, açıkça suç işlemediğiniz sürece açıkça kullanabileceğiniz ve Anayasamızda ifade özgürlüğü kapsamında güvence altına alınmış bir alandır. Paylaşımlarımda hiçbirinde şikayetçi ya da şikayetçilerin iddia etmiş olduğu gibi suç, aşağılama, küçük düşürme, hakaret gibi kasıtlarla girişimlerde bulunulmamıştır. Paylaşımlarım, belli bir zekanın üstünde bir mizah anlayışı, algılama kapasitesi, okuduğunu anlama becerisi, eleştirel ve sorgulayıcı düşünme gerektiren, ince ve rafine bir bakış açısıyla oluşturulmuştur. Bunu anlayacak idrak ve istidattan yoksun olduğunu tahmin ettiğim, hayatım boyunca aksi için uğraştığım, ifadelerin kısıtlanması, düşüncelerin boyunduruk altına alınması, tehdit hatta tedhiş içerdiğine inandığım şikayetçilerin görüşlerinin hakkımda yapmış oldukları şikayetleri temel evrensel insan hakları, bu haklar içinde lafzını bulan düşünme ve düşündüklerini diğer insanlarla paylaşma kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini anlamadığı aşikardır. Birbirimizle aynı şeyleri düşünmek, aynı şeylere inanmak, aynı felsefi, dini, ideolojik inançları paylaşmak mecburiyetinde değiliz. Hatta aksine birbirimizle çelişen, çatışan fikirlerimizin olması hem hayatımı adadığım felsefi değerler, meslek ahlakı ve insanlıkla ilgili inanışımın bir parçası hem de icra etmekte olduğum mesleğin öğrencilere kazandırması gereken eleştirici ve sorgulayıcı bakış açısının bir yönelimidir. Bir felsefe öğretmeni felsefe yaptığı için değil olsa olsa felsefe yapmadığı için suçlanabilir. Tarafıma yöneltilmiş suçlama işimi yapmadığım için değil aksine işimi yapmamdan kaynaklanan boş, absürt, mesnetsiz iddialardır. Dünyanın çeşitlilik, çok seslilik, çok kültürlülük doğrultusunda ilerlediği, internetin kullanımı ile farklı sesler, yorumlar ve renklerin birbirine üstünlük kurmak, birbirinin yerine geçmek yerine birlikte yaşamayı, farklılıkları paylaşmayı seçtiği 21. Yüzyılda insanların hoşlanmadıkları, doğru bulmadıkları, inanmadıkları şeylerden dolayı suçlanabiliyor olması tam anlamıyla bir skandaldır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın tanımlamış olduğu görev ve yetkilerin önemli bir bölümü, öğrencilerimize, adaletli, hakkaniyetli, demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı ve Atatürk ilkelerine bağlı, Anayasa’nın ilk dört maddesinde lafzını bulan Sosyal Devlet ve Hukuk Devleti ilkelerine bağlı dürüst yurttaşlar yetiştirmenin önemine göndermede bulunur. Bu yurttaş tipi sorgulayan, eleştiren, söylenmek erine söyleyen, tehdit etmek yerine karşı fikir üretebilen, dogmalardan uzak, kendine güvenen, erdemli ve açık kimlikli, birisidir. 18 yıllık meslek hayatım boyunca bu özelliklere haiz bireyler yetiştirmek amacıyla yalnızca ders anlatmakla yetinmeyip aynı zamanda iyi bir rol model olarak davranmaya çalıştım. Bu amaçla da kendimi sadece sınıf ve okul ortamıyla kısıtlamayıp hem öğrencilerimle hem de tanıdığım başka insanların benimle buluşabilecekleri her türü gerçek ve sanal ortamı büyük bir zevkle ve iştahla kullandım. Şunu açıkça beyan etmek isterim ki derslerimde ve özel hayatımda oynadığım rolleri aynı cesaret, merak ve heyecanla oyamaya devam edeceğim. Yok etmek için uğraştığımız cehalet, örgütlü kötülük, budalalık ve kötü niyetin öğretmenlik anlayışım, yaşam felsefem, tutum, davranış ve duygularımı denetim altına almaya çalıştığı her türlü girişimi şiddetle reddetmeye devam edeceğim. Eğitimli, bilgili, erdemli, akılcı ve açık sözlü insanlar, hakkımda şikâyette bulunanlar gibi cahil, kişilik gelişimini tamamlayamamış, dogmatik ve yoz insanlardan çekinmek yerine, onlara karşı doğruyu, adil olanı olabildiğince cesur olmalıdır. Hele ki biz öğretmenler, başkalarının cehaleti rahat etsin diye değil, aksine cehaletlerinden kurtulsunlar diye yeri geldiğinde rahatsız edici, kafa karıştırıcı ve huzursuzluk yaratıcı roller üstlenmelidir. Zira insanların huzurunu kaçırmadan onların düşünmesini, eleştirmesini ve hatta gülmesini sağlamak mümkün değildir. Aptal insanlar dünyanın her yerinde her döneminde insanlığın tüm ilerlemesine rağmen var olmaya devam edecektir. Ancak bu cesareti kıran bir umutsuzluk yerine çok daha büyük bir arzu ve şevkle üzerimize çöken karanlığı aydınlatmak konusunda bir motivasyon kaynağı olmalıdır. Bir toplum bireyleri türdeş olduğunda tehlike altına girer. Herkesin aynı yöne çektiği bir gemi batar. Herkesin istisnasız aynı olduğu bir toplum ilerleyemez, gelişemez, demokratik haklarını kullanamaz, yozlaşır ve dağılır. Bütün bir bilim ve felsefe tarihi göstermiştir ki hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Teslim olmamız gereken yegâne ilke insan aklıdır. Bunun dışındaki insani özellikler, farklılıklarımız, çeşitliliklerimiz, zenginliklerimizdir. Ancak bizi asgari müşterekte değil farklılıkta bir araya getirirler. Sarf edilen bu çabaların mesleğinde kendini kanıtlamış bir öğretmen, sahip olduğu fikir, inanç ve tutumların takipçisi olan bir birey ve etrafındaki insanlara rol model olmayı amaçlayan bir kadın olarak, tarafıma yönelik aşağılık, bayağı ve sakil bir mobbing girişiminin ucuz bir parçası olduğunu düşünüyorum. Hakkımda yöneltilmiş bütün suçlamaları yukarıda ifade etmiş olduğum profesyonel, felsefi ve etik gerekçelerle reddediyorum” dedi. Yazılan ifadesi kendisine okutuldu….


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder