8 Kasım 2020 Pazar

Gündem-dışı fıkra:

Memleketin birinde işler kötüye gitmeye başlamış. Kuraklık kıtlığa, kıtlık salgın hastalıklara yol açmış, vatandaş açlıktan kırılır hale gelmiş. Ülkenin zayıf düştüğünü gören düşman devletler de durmadan sefer düzenlemeye başlayıp ülke topraklarını ucundan kenarından ele geçirmeye başlamış. Hazinesi tamtakır olan beceriksiz kral eşrafı toplayıp fikir danışmak istemiş. Kelle korkusu içindeki ileri gelenler ses çıkaramazken hayvanat bahçesi müdürü ileri çıkıp "benim bir fikrim var" demiş. Herkes dönüp müdüre bakmış, gülüşmelere aldırmayan müdür parlak fikrini açıklamış: "hayvanat bahçesinde yeni bir bölüm yapacağız, orada kurt ve kuzuyu birlikte yaşatacağız. Sadece memleketimizden değil, dünyanın dört bir yanından barış içinde yaşayan kurt ve kuzuyu görmeye gelenlerden alacağımız vergi ve harçlarla iktisadımızı kurtaracağız." Kimse ikna olmamış ama yapacak bir şeyleri olmadığı için müdürün teklifini kabul etmişler. Müdür, kendisine 5000 altın 3000 gümüş sikke ve 1 hafta süre verilmesini istemiş. Bu miktarı çok bulsa da müdürün ikna edici konuşması karşısında hazinede kalan son parayı da müdüre teslim eden saray eşrafı çaresizce sürenin dolmasını beklemiş. Bir hafta sonra saraya bir kese içinde ilk hasılat gelmiş. Devam eden günlerde de gittikçe büyüyen keselerde altın ve gümüş sikkeler saray hazinesine gelir kaydedilmeye devam edilmiş. Durumu merak eden kral, mahiyetiyle birlikte tebdil-i kıyafet hayvanat bahçesine gitmiş. Bakmışlar ki ne görsünler, bahçenin kapısından başlayan kuyruk şehrin surlarından dışarı çıkıyor. Sadece memleket ahalisi değil, kılığı kıyafetinden başka ülkelerden geldikleri belli insanlar, beraber kardeşçe yaşayan kurt ve kuzu mucizesini görmek için fersahlarca kuyruk olmuş. Hayvanat bahçesi müdürünü bulan kral öncelikle müdürü tebrik etmiş, memleketi kurtarmada gösterdiği eşsiz muvaffakiyet için asalet unvanı vereceğini söylemiş. Arkasından da herkesin merak ettiği soruyu sormuş: istediğin para çoktu, gördüğüm kadarıyla yeni gişeler açmak dışında bir iş yapmamışsın burada. O kadar altın ve gümüşü ne yaptın? Müdür cevap vermiş: 1000 gümüşle etrafın düzenlemesini yaptırdım. 1000 gümüşle din görevlilerinin vaazlarında kurtla kuzunun mucizesini anlatmalarını istedim. 1000 gümüşle casusların komşu ülkelerde bu mucizenin dedikodusunu yapmasını sağladım. "Peki" demiş kral "kalan 5000 altın?" "onunla da kuzu aldım".

Faşist misiniz yoksa gizli faşist mi?

Ne demokrasi kazandı ne faşizm kaybetti. Hala sağcı/muhafazakar popülist liderlere oy veren ve gelecekte de verecek ciddi bir kitle var. Kapitalizm, yarattığı sorunları demokrasinin sorunlarıymış gibi önümüze sürüp, demokrasi içinde üç beş sağduyulu insana çözdürmeye çalışıyor. ABD başkanlık seçiminde katılım %65 civarında oldu diye seviniyorlar. Bizde %90'dan az katılım olmuyor da ne oluyor? Elimizdeki demokrasi anlayışıyla bu işler yürümüyor. Onmilyonlarca insanı birkaç yılda bir sandık başına taşıyıp dünyanın sorunlarını çözmek mümkün görünmüyor.Yeni bir demokrasi okumasına ihtiyaç olduğu ortada. Daha da önemlisi yaşadığımız çağın sorunlarının, çevre kirliliğinden mülteciliğe, salgın hastalıklardan su krizine, gıda krizinden iklim sorununa kadar tüm sorunların asıl kaynağını görmeye ihtiyacımız var. Gezegen insanlığın yükünü taşıyamıyor. İnsanlık da insan olmanın yükünü. Dünyayı beş aile yönetiyor saçmalığına girmeyeceğim lakin ayrıcalıklı sınıflar ve siyasetini bu ayrıcalıklı sınıflar üzerine inşa etmiş ülkelerin payını görmeden içi boş sevinçlerle idare etmeyelim derim. Evinde köleleri olan başkan Lincoln "demokrasi halk adına, halkın, kendisini yönetmesi"dir der. Bu durumda evinde köleleri olan ve demokrasinin herkese açık bir hak değil, bunu hakedenlerin yararlanacağı bir ayrıcalık olduğunu söyleyen Alkibiades ondan daha tutarlı ve ahlaklıdır. Tamımlarımız zihnimizin içeriklerini düzenler, zihnimizin içerikleri de duygularımızı. Kararlarımızı aklımızla değil duygularımızla alırız. Akımız da aldığımız kararın nedenini açıklayan bir araçtan ibarettir. Doğru tanım için doğru soruyu soralım: demokrasi nedir?