Birkaç tür insan gözlemliyorum..
Dış dünyaya karşı sınırlarını hala belirlememiş olan, kendisinin, bir birey olduğunun farkında olmayanlar..
Dışını mayın döşediği kalesinde, kimsenin yaklaşmasına izin vermeden, tam bir koruma kalkanı altında yaşayanlar..
Kalın olmayan, yıkılabilir gibi görünen duvarlarının gerisinde, olur da duvarı yıkan olursa, kimsenin tahmin etmediği çelik konstrüksiyonun arkasında yaşayanlar..
Kalesinin duvarlarını sağlam inşa etmiş ama gereken ziyaretçileri kapıdan ya da mazgaldan ama bir biçimde alma cesareti gösterenler..
Kalesine girip çıkacak görünür bir gediği, kapısı ya da mazgalı olmamasıyla gurur duyanlar..
Mazgallardan kızgın zeytinyağı dökmeye hazır bekleyenler..
Mazgallardan sadece dışarıyı gözleyenler..
Kalenin içine aldıklarına bunu bir lütuf gibi sunup sonra konuklarını hançerleyenler..
Hepsinin ortak noktası, zindanlardan ya da kulelerden birisinde, taş zemine uzanmış, ağlayan, sümüklü, küçük çocuklar..
O çocukla arada bir tanışmak lazımmış..
Dostlar bu tanışma merasimi için varmış..
25 Mayıs 2019 Cumartesi
23 Mayıs 2019 Perşembe
Neden "bilmiyorum" diyemiyoruz?
Modern refah toplumlarında sıradan insanlar, ekseriyetle kendi sıradan küçük gündelik hayatlarıyla ve varsa hobileri, ilgileri ya da meralarıyla ilgilenirler. Bunun dışında kalan ve akademik bilgi gerektiren konularda da ya uzmanlara başvururlar ya da ortalama insan için üretilmiş bilgilendirici kaynaklara yönelirler. Bu sayede de kendi hayatlarını doğrudan etkileyecek derecede önemli konularda fikir üretebilecek zaman ve enerjileri olur; iradelerini ortaya koyabilecek güç bulurlar.
Peki bizde ne olur? Devlet aygıtı görevini olması gerektiği gibi (o gereklilik de artık her neyse) çalışmayınca ortalama insan deprem olduğunda jeofizik mühendisi, ekonomik kriz yaşandığında iktisatçı, yeni müfredat açıklandığında eğitim bilimcisi, ulusal bayramlarda tarihçi olur.
Emekli olup sayfiye evinin verandasında örgü örerken radyoda Zeki Müren dinlemem gereken çağlara geldim, "belediye başkan adayı neden lunaparkta kurmalı salıncak çeviriyor?" gibi şeyleri düşünüyorum. Yazık bana.
Peki bizde ne olur? Devlet aygıtı görevini olması gerektiği gibi (o gereklilik de artık her neyse) çalışmayınca ortalama insan deprem olduğunda jeofizik mühendisi, ekonomik kriz yaşandığında iktisatçı, yeni müfredat açıklandığında eğitim bilimcisi, ulusal bayramlarda tarihçi olur.
Emekli olup sayfiye evinin verandasında örgü örerken radyoda Zeki Müren dinlemem gereken çağlara geldim, "belediye başkan adayı neden lunaparkta kurmalı salıncak çeviriyor?" gibi şeyleri düşünüyorum. Yazık bana.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)