Birkaç tür insan gözlemliyorum..
Dış dünyaya karşı sınırlarını hala belirlememiş olan, kendisinin, bir birey olduğunun farkında olmayanlar..
Dışını mayın döşediği kalesinde, kimsenin yaklaşmasına izin vermeden, tam bir koruma kalkanı altında yaşayanlar..
Kalın olmayan, yıkılabilir gibi görünen duvarlarının gerisinde, olur da duvarı yıkan olursa, kimsenin tahmin etmediği çelik konstrüksiyonun arkasında yaşayanlar..
Kalesinin duvarlarını sağlam inşa etmiş ama gereken ziyaretçileri kapıdan ya da mazgaldan ama bir biçimde alma cesareti gösterenler..
Kalesine girip çıkacak görünür bir gediği, kapısı ya da mazgalı olmamasıyla gurur duyanlar..
Mazgallardan kızgın zeytinyağı dökmeye hazır bekleyenler..
Mazgallardan sadece dışarıyı gözleyenler..
Kalenin içine aldıklarına bunu bir lütuf gibi sunup sonra konuklarını hançerleyenler..
Hepsinin ortak noktası, zindanlardan ya da kulelerden birisinde, taş zemine uzanmış, ağlayan, sümüklü, küçük çocuklar..
O çocukla arada bir tanışmak lazımmış..
Dostlar bu tanışma merasimi için varmış..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder