Kendisi de özel bir üniversitenin mütevelli heyetinde bulunan Mini Reyiz "eğitimin ticarileşmesine sayı duymuyorum" demiş. Şimdi efe'nim:
Eğitimin ticarileşmesi işi ilk defa Sofistler'le başladı. Ondan önce eğitim bir "skhole" yani boş zaman etkinliği olarak görülürdü. (Okul anlamındaki 'school' bu kökten geliyor) Yani geçinmek için çalışmak zorunda olmayan özgür yurttaşların yararlandığı bir ayrıcalık. Filozoflar sitenin agorası ya da 'gymnasium'da ya da bazen özel mülklerinde ders icra ederlerdi. Bugünkü okul sistemi gibi bir disiplini hayal etmeyin. Daha çok arkadaşlar arasında bir sohbet ortamı gibi. 'Symposium' yani şölen de böyle toplantılar için kullanılan bir terimdir. Modern akademik düzendeki kuru sempozyumlar gibi sadece konuşmakla yetinilmez, yenilir, içilirdi. Hatta bazı rivayetlere göre şarabın fazla kaçtığı neşeli sempozyumlar cinsel aktivite ile son bulurdu. Bunu ilk okuduğumda 'okul gibi okul' diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Mesela Perikles'in düzenlediği sempozyumların baş konuğu Sokrates idi. Evde çocuklar açlıktan yorganları yerken bunun sabahlara kadar "felsefe yapıyoruz hanım' ayağına hovardalık yapması karısı Xantippe'yi öfkelendirirdi. Neyse konuyu dağıtmayalım.
Mesela Perikles'in düzenlediği sempozyumların baş konuğu Sokrates idi. Evde çocuklar açlıktan yorganları yerken bunun sabahlara kadar "felsefe yapıyoruz hanım' ayağına hovardalık yapması karısı Xantippe'yi öfkelendirirdi. Neyse konuyu dağıtmayalım.
Eğitim hak eden ve bunu finanse edebilecek olanın sahip olduğu bir ayrıcalıktı. Böylece filozof olamasanız da sitede saygın bir yer edinirdiniz. Bazen köleler içinden zeki olanlar filozoflar tarafından himaye edilip eğitilirdi. Roma İmparatorluğunda Markus Airelius gibi İmprator filozoflar olduğu kadar, Sekstus Empirikus gibi köle filozoflar olduğu bilinir. Ama Sofistler ortalığı karıştırdı ve ders karşılığında ücret talep etmeye başladı. Bu Sokrates ya da Platon gibi klasik isimler için kabul edilemez bir durumdu. Hakikat, hak edenin ancak ve ancak ter dökerek elde edebileceği bir değerdi. Onun parayla satılması düşünülemezdi.Platon bu nedenle Sofistler'den nefret etti. Çünkü onlar hakikatin değil retoriğin, düşünmenin değil galibiyetin, diyalektiğin değil mugallatanın peşindeydi. Her eserinde Sokrates'in ölümüne sebep olduğunu düşündüğü bu işleyişin sahiplerini yerden yere vurdu. Platon bu nedenle Sofistler'den nefret etti. Çünkü onlar hakikatin değil retoriğin, düşünmenin değil galibiyetin, diyalektiğin değil mugallatanın peşindeydi. Her eserinde Sokrates'in ölümüne sebep olduğunu düşündüğü bu işleyişin sahiplerini yerden yere vurdu.Felsefe tarihinin en müfteri filozofu olarak nitelendirsek ayıp olmayacak olan Platon, sırf parası var diye birilerinin pek de hak etmedikleri 'episteme'ye satın almak yoluyla sahip olmasını asla içine sindiremedi. Bunun sonucu Sofistler'in 2500 yıl boyunca aşağılanması oldu. Sonradan bu kadar kötü olmadıkları anlaşılıp başka açılardan haklarının teslim edilmesi mümkün olsa da sofist terimi pek çok olumsuz ya da olumlu imgenin kaynağı oldu: sofu, softa, sûfi, sofistike...
Eğitimin kitlelere yaygınlaşması sanayi devrimiyle başladı. Yani alt sınıflar Orta Çağ bitene kadar akademik eğitim görmesi gerekmeyen bir hayvan sürüsüydü. Sanayi devrimi ise makineler ve silahları kullanma bilgisine sahip iş gücü ve askerlere muhtaçtı. O nedenle alt sınıflar hem gelecekte ebeveyninin yerini alacak iş gücü hem de Fransız Devriminin ateşlediği milliyetçi savaşlarda ölmek üzere asker olarak eğitilmeye başlandı. Çocukların aristokrat çocukları gibi okula gitmesi ailelerin de işine gelmişti. Kendileri fabrika ta da madenlerde ömür çürütürken çocukları dört işlem ve okuma öğreniyordu. Böylece kriminalize olmaktan da bir ölçüde kurtuluyorlardı. Hatta içlerinde bazıları sınıf atlayıp geldikleri alt katman için örnek olmuştu. Ancak aristokrasi bunun da çözümünü buldu, okulları özel ve kamu okılları olarak sınıflandırdı. Alt sınıftan gelen ama 'işe yarar' olduğu düşünülenler 'beyaz yaka' takılarak aralarına alındı. Hekim, öğretmen, muhasebeci, avukat olmalarına izin verildi. Şimdi eğitim gereğinden uzun süren, pahalı ve gereksiz bir kamu hizmeti olarak görülüyor. Pek çok devlet okullaşmayı işsizliğin ertelenmesine imkan sağlayan bir düzenek olarak kullanıyor. Çocuklar erken yaşta kriminalize olmasın diye okullarda zapt ediliyor. İçlerinde şanslı olan küçük bir azınlık eğitim sayesinde sınıf atlıyor. Ancak işin aslı şu ki eğitim sanıldığı fırsat eşitliği sağlamıyor. Bilakis eşitsizliği kalıcı ve katı hale getiriyor. Eğitimsiz ebeveynin eğitimsiz çocukları atalarının geleneklerini adeta bir pranga gibi zihinlerinde sürüklüyor.
Özetle sevgili Orta Dünya Halkları, çocuklarınıza okul için eziyet etmeyin, sizden daha fazla olmaları için rasyonel hiçbir nedenleri yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder