26 Mayıs 2020 Salı
Türkiye'de Eksik Etek Olmak -2
18 Mayıs 2020 Pazartesi
Türkiye'de eksik etek olmak: 1
Türkiye'de eksik etek olmak: 1
Sabah bir Türkle evli olan Brezilyalı model Larissa Gacemer'in
doğuştan bir problemi olduğunu ve eşiyle denemesine rağmen çocuklarının
olamayacağını, artık üstüne gelinmemesini rica ettiği videosunu
üzüntüyle izlerken "kendi kendimizi ezdiğimiz yetmemiş, elin gelin
kızını da darlamışız" dedim. Bir iki gün önce de Hazal Kaya adındaki
genç kadın oyuncu katıldığı bir yayında üstelik bir anne olarak
anneliğin kutsal olmadığını söyleyerek türlü çeşit saldırıya maruz
kalmıştı. Anneler gününün çiçekli böcekli, hadisli ayetli kutlandığı bir
hafta bir bir kadına yakışmayan bu cümleleri nasıl kurabilmişti?
İyi kötü eğitimli, alt-orta sınıf bir kadın olarak yetişkinlik hayatım
boyunca maruz kaldığım "mahalle baskı"ları, bende yarattığını çok
sonradan fark ettiğim yorgunluklarımı düşündüm. O kadar çok "ben
öncelikle bir anneyim"le başlayan demeç okumuştum ki, dışarıdan bakma
yetim olmasa anneliğin a priori olarak kadınları üstün tür haline
getirdiğine kolayca ikna olabilirdim.
Çok genç yaşımda, henüz belki
lisedeyken çocuk sahibi olmamaya karar verdim. Kimse hesap sormasını
diye 30'uma kadar evlenmedim ki Türkiye ölçülerine göre epeyce ileri bir
yaştı. O yaşta da çocukluktan beri tanıdığım sandığım, çok sevdiğim,
dostum olduğuna inanmayı seçtiğim bir adamla, beni anladığı zannıyla
evlendim. 6 yıl evli kaldım ve foyalar dökülüp altından feodal bir
erkek çıkana kadar ilişkimizi yürütmeye çalıştım. Evlendiğime de
boşandığıma da pişman değilim.
Evliliğim süresince eşimden hayır
gelmeyeceğini fark ettiğim andan itibaren korundum. Eski eşimin ailesi
başta olmak üzere okul idarecilerinden meslektaşlara, jinekologlardan
velilerime kadar türlü insan tarafından çocuğumun olmaması konusunda
sorguya çekildim. Çocuk istemediğimi söylediğimde iyi bir kadın, iyi bir
Müslüman hatta iyi bir öğretmen olmam için muhakkak çocuk sahibi olmam
gerktiğine dair vaazlar dinledim. Bir kısmı ise aslında kısır olduğum
için çocuk sahibi olamadığımı, dua eder ya da tedavi görürsem
iyileşeceğimi ima etti. Zavallı kocam, benim gibi bencil ve şirret bir
cadıya denk geldiği için ne kadar da talihsizdi.
Bir kadının hem
evli hem de çocuksuz olması anlaşılabilir bir şey değildi. Gittiğim
meşhur Nişantaşı jinekoloğu bile 'şimdi korunuyorsun ama kırkından sonra
çocuk çocuk diye kısırlık tedavisi için kapımıza geleceksin' dedi. Bu
nedenle 6 yılda 6 hekim değiştirdim. Eski eşim bir noktaya kadar
yanındaydı sonra o da sosyal baskıya dayanamadı. Kendi kendine
yumurtalarını donduralım ya da başka bir taşıyıcı anne senin için doğum
yapsın gibi fikirler geliştirdi. Sanıyordu ki ben doğum ya da
hamilelikten kaçıyordum. Oysa şimdi olduğu gibi o zaman da sadece çocuk
istemiyordum.
İlk başlarda çocuğumun olmaması sorusuna uzun uzun
açıklamalar yaparken sonra 'kısırım' yanıtıyla kesin çözüm buldum. Derin
bir sessizlikten sonra konu kapanıyordu genelde. Ama bazen bu bile
çözüm olmuyor, hekim tavsiye edenler, kocama gizli gizli içirmem için
kocakarı ilacı getirenler bile çıkıyordu. Bekar ve çocuksuz erkekler
için durum bu kadar vahim mi bilmiyorum ama bizde durum buydu.
Hepimiz anne olmak için doğmadık. Hatta doğum yapmış çoğu kadın da pek
iyi anne sayılmaz. Ama mesele bu da değil. Mesele kadınların topluma ama
özellikle de hemcinslerine kendilerini açıklamak zorunda kalmalarıdır.
Kimseye açıklama borçlu değiliz. Cinselliğimizde arıza yok. Hasta
değiliz. Eksik değiliz. Kimseye yük değiliz. Yaşlanınca bize bakacak
kimsemizin olmamasını dert etmiyoruz. Hatta bu nedenle çocuk sahibi olan
varsa da kınıyoruz. Annelik kutsal değil. Kadını a priori olarak üstün
yapmıyor. Ben de bilirdim toplumsal normlara uyarak yaşamasını lakin o
sırada toplumsal normlardan tiksinmekle meşguldüm. Şimdiki aklım olsa
uzun açıklamalar yerine 'sana ne yapraaam?' der o kişileri hayatımdan
çıkarıp vakit kazanırdım.
Özetle sevgili Orta Dünya halkları, kadınlar size
açıklama ya da özür borçlu değiller, başkalarının kasıklarına burnunuzu
sokmaktan vaz geçin.
4 Mayıs 2020 Pazartesi
Otoriteye Karşı Düşman Ararken
Oysa ne ölümüne korktuğu düşman ne de itaat etmezse yok olacağından korktuğu otorite o kadar güçlüdür.
Omurganızı feda ederek oturmaya çalışacağınız hiçbir suni deri kaplı koltuk buna değmez.