11 Haziran 2020 Perşembe

Sevgili Günlük,



S.A. Bugün iş bulmaktan ümidini kestiği için artık işsiz olmayan birisi olarak uyandım. İlk iş telefonu elime alıp iki günde bir "10 lira gönder" diye mesaj atan eski manitayı engelledim. Arkasından Tamil Şayyar'ın bile bıraktığı siyaseti bırakmayan bir kısım gezicinin yazdığı makaleleri Müyesser Yıldız makamında müzikler eşliğinde okudum. 

Öğleden sonra atanamayan kayyumların yaptığı kızağa çekilme eylemlerini izlemek üzere Sultanahmet Meydanı'na gittim. Meydan Yenicami'de dilenip buraya sadaka vermeye gelen dilencilerle doluydu. Sabahtan beri Coşkun olan birisinin "dörtyüz bin lirayla nasıl geçineyim?" diye ağlaması yürekleri burktu. Onu teselli etmek için günlük kirası 1000 lira olan bir şezlonga oturttuk. Yanına da fakirle evlenmeme cesaretini gösteren koca bulma ve yemek beğenmeme yarışmalarının müdavimi iki eskort verdik.

O sırada Ayasofya'nın olmayan çan kulesinden gelen çan sesi beni derin düşüncelere sevk etti. İçimden nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı Yunanlıları tükrükle boğma isteği geçti ama camekanda satılan pudra şekerli yassıada böreği beni kendime getirdi. Karantina günlerinde pişirdiğim ekmekler yüzünden bir hayli ileri gitmiş olan göbeğime bakıp vaz geçecektim ki aklıma "Edirne'den Ardahan'a adalet ve demokrasi yürüyüşü yaparım, kalorileri yakarım" fikri geldi.

Madem artık işsiz bile değildim o zaman akşamın planını yapayım dedim. Meclis TV açık olsaydı grup başkan vekiline arkadan saldırmalı ülkücü hareketler izlerdim ama pandemi endişesi yüzünden yeni filmler çekmiyorlar. Onun yerine temcit pilavı gibi İş Bankası hisseleri, Ayasofya müzesi fezlekesi, cehape zihniyeti, kanalistanbul köprüsü, yandaş kadın katili koruması, doğal sit alanına çökme ya da otel arazisi büyüklüğünde yangın çıkarma gibi bildik konuların tekrarlandığı dizileri koyuyorlar artık. İşte bu istikrardır.

Olmadı sahile gidip "ya içindesindir çemberin ya da dışında yer alacaksın" şarkısını hep bir maskesiz ağızdan söyleyeceğimiz aşkolarla, umreden dönen hacıların, taziye ziyaretine giden komşuların ve asker uğurlamasına giden varoşların pandemiyi nasıl yaydıklarıyla dalga geçeriz dedim. Üstüne de halay çektik mi, değmeyin Salda'lı Hasan Keyfimize. 

Ama sonra aklıma 30 milyon liraya mal olan gerçek anlamda seyircisiz konserleri izleme fikri geldi. %75'i vergi olan bir bira eşliğinde Sibel Pekkan şahane olurdu doğrusu. "Nereden nereye?" diye düşündüm. "Okluk Koyu'ndan Ahlat'a kadar" diye kendi kendime yanıtladım. Kapısı koç başıyla kırılıp gözaltı yapılmayı gerektirecek mizah anlayışım da olmasa hayat iyice zor olurdu.

Bugünlük bu kadar. Yarın başka sayıklamalarda görüşürüz. KİB BY.

6 Haziran 2020 Cumartesi

Erkek dediğin bir X bir de Y kromozomudur

Twitter'da iki gündür #erkekdediğin ve #erkekleryerinibilsin etiketleriyle yürüyen bir kampanya var. Kadınlar kendileri hakkında yapılan cinsiyetçi yorumları erkeklere uygulayıp paylaşıyorlar. Bazıları tanıdık gelecektir:

Benim babam da erkek.
Erkek dediğin taktın mı koluna yakışacak, vurdun mu duvara yapışacak.
Bir erkeğin en güzel kariyeri babalıktır.
Babalık kutsaldır.
Kocamın isterse çalışabilir.
Bir erkeğin en temiz çeyzi öpülmemiş dudaklarıdır.
Erkekler evlendikten sonra kendilerine özen göstermiyor, baba olduktan sonra kendini salıyor.
Sürekli çekiştirip duracaksanız niye dar pantolon giyiyorsunuz?
Şiddetli açlık halinde kocanızı yiyebilirsiniz.
Ben oğluna sonuna kadar güvenirim ama topluma güvenmem.
Erkek dediğin ana evinden damatlığıyla çıkar, kefeniyle döner.
Kadının nefsi uyanır, erkek kendine dikkat edecek.
Bakir değildi, namusumu temizledim.
Babnızın evlenmeden önceki oğlanlık adının üçüncü harfi.
Bir erkeği bin kişi ister bir kişi alır.
Bugün erkek bir mühendis gördüm, çok mutlu oldum. İnşallah erkekler kadın işi diye bilinen bu alanlarda daha fazla istihdam edilir.
Tamam, maskülist olma demiyorum ama kararında ol.
Bu maskülistlerin hepsi ya çirkin ya ibne.
Entelektüel erkekle evlenilmez. Kocanla entelektüel olmadığı için evlendim. Entelektüel erkeklerin çoğunu camdan dışarı atmamak için kendinizi zor tutarsınız.
Dört erkek her kadının hakkıdır.
Ve favorim, erkekler birer çiçektir. 🌸

İstanbul Büyükşehir belediyesinin hesabımdan yapılan, erkek yolcuların güvenliği için gece 22:00'den sonra kapılarına yakın yerde indirilmesi uygulaması başlattığı şeklindeki ironik paylaşım canhıraş bir biçimde onlarca erkek tarafından düzeltilmiş. Çoğu erkek öyle bir dünya yaratmadığı iddiasıyla, tam da amaca hizmet eden bir savunmaya geçme ihtiyacı duymuş.  Hatta kadınların böyle paylaşımları yapmaması gerektiğini söyleyerek ideal bir oksimoron örneği gösterenler var. Oysa kadınlar, erkeklerin dört saat işitmeye tahammül edemediği sözleri hayatları boyunca işitiyor.

Gelen erkek tepkilerinin ciddi bir kısmı destekleyici hatta hemcinslerinin yarattığı dünyayı anlamaya yönelik özürler içeriyor. Ancak şu da bir gerçek ki kendi gerçekliğiyle yüzleşen erkek tatlışlığı diye bi' şey var. 👨‍❤️‍💋‍👨👨‍❤️‍👨👴👨‍👩‍👧👨‍👨‍👦‍👦👨‍👩‍👧‍👦👨‍👨‍👦👨‍👨‍👧‍👧👨‍👨‍👧‍👦👫🏃💃

1 Haziran 2020 Pazartesi

Irkçılık tedaviye muhtaç bir hastalık hali midir?

Irkçılık ya da milliyetçilik ya da benzeri ideolojileri hastalık olarak tanımlamak, suçu ve suçluları psikiyatirze etmek son derece tehlikeli bir tutumdur. Akıl sağlığı bozuk kimseleri marjinalize etmeye ve saldırganlığın nesnesi haline getirmeye neden olur.
Akıl hastalıkları tedavi ya da tıbbi bakımı çoğunlukla mümkün olan, olağan, doğal olgulardır. İdeolojiler gibi seçimle ortaya çıkmazlar. Kötülüğü kötülük olarak sınıflandırmak ve tanımlamak yeterlidir. Kötülüğe tıp ya da diğer bilimlerden dayanak ya da bulmaya gerek yoktur. Kötülüğü ve kötüyü tanımlayamadığımız için, kötüye kötü diyemediğimiz için kötüyü daha havalı terimlerle pekiştirmeye çalışmaya gerek yoktur. Kötü kötüdür, yapılması gereken tanımın içini doldurmaktır. Kim kötüdür? Amerikalı beyazlar mı? Pekiyi Suriyelilerden nefret eden milliyetçi hassasiyetler? Gündelik siyasette Ermeni dölü ya da Yahudi tohumu demekten çekinmeyen mütedeyyin hassasiyetler? Kadın cinselliği üzerinden edilen küfrün sahibi eril zihinler?
Şu soruyu sorarak başlayabiliriz: gerçeklikle bağı kopmuş birisi mi kötüdür yoksa resmi gücün bazen açık bazen örtük onayını alarak kendisi gibi olmayana gerekirse öldürecek kadar tahammül göstermeyenler mi? "Bizde ırkçılık yoktur" cümlesindeki gizli ırkçılığı fark ettiniz mi?