Geçen Kadir gecesi bir grup arkadaş içmeye gitmiş, içlerinden bazısı gecenin fotolarını kilitli hesaplarında, hikayede paylaşmış ve bazı gereksiz tanıdıkları da bu özel görselleri kamuya açarak kişileri, kamuoyunun önüne, sanki birer suçluymuşlar gibi atmıştır. Elemanların bazılarının Pegasus'ta çalıştığının ortaya çıkması üzerine, mahalle baskısına uğrayan koskoca komprador sermaye, sanki Ramazan'da ya da kandilde uçaklarda içki satmıyormuş gibi, hödükçe bir açıklama yapıp, elemanların iş akitlerini tek yönlü olarak sona erdirmiştir.
Kamuoyumuz, her zamanki salaklığıyla, ikiye bölünmüş ve gene her zamanki aptallığıyla asıl suçlunun Pegsus olduğunu fark bile etmeden, olayı tamamen yanlış bir alanda tartışmıştır. Neden mi? Çünkü insanlar Kadir gecesi içebilir, bu kimseyi ilgilendirmez. İnsanlar bu geceye ait anılarını sosyal medyalarında paylaşabilir, bu da kimseyi ilgilendirmez. Hatta insanlar, başka insanların kutsal saydığı değerlerle dalga da geçebilir, bu da kimseyi ilgilendirmez.
Okuduğun yorumların çoğunda aptalca bir "ama"laştırma var ve aşağı yukarı şöyle şeyler yazılmış: canım onlar da Kadir gecesi içmeseymiş, hadi içmişler paylaşmasalarmış, kimse kimsenin dini inancıyla dalga geçemezmiş,işlerinden atılmaları da normalmiş,Pegasus doğru olanı yapmış,inanmıyorlarsa da saygı duymaları gerekiyormuş falan filan.
Ben o yorumların hepsine topluca "nah öyle!" diyerek yanıt vereyim. İnsanlar, başka insanların kutsalına katılmak zorunda değildir. Hatta bunlarla dalga da geçebilirler, hoşunuza gitmeyecek ama evet, bu böyle. Kutsal, size aittir lakin başkasının sizin gösterdiğiniz gibi bir hürmeti göstermesi söz konusu değildir. İnanmayan hiç kimse, inanmadığı bir dine, siyasete, felsefi inanca, dogmaya ya da ideolojiye, o kavramın inananları gibi saygı göstermek zorunda değildir. Buna düşünce ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğü denir.
Şayet kendinizi zannettiğiniz kadar demokratsanız, inancınız ne olursa olsun Kadir gecesi o içki masasında bulunanların yaşama, çalışma ve özel hayatın gizliliği haklarını korumanız ve sahip çıkmanız gerekir. "Ya tabi insanlar inanmak zorunda değildir, isterse içerler" dedikten sonra "ama başkalarının inançlarına saygı göstermek zorundadır" derseniz, 'ama'dan önceki bütün o hoşgörülü (!) tavrınız boşa düşer. Bu tam bir ikiyüzlülük, esasen kendinden olmayana karşı örtük bir bir düşmanlık tavırdır. Bizdeki muhafazakarlarının inanç özgürlüğünden anladığı işte bu hiç eleştirmeden, sorgulamadan, sanki iyi bir meziyetmiş gibi kabul ettiği Osmanlı düzenidir. Herkes egemen kültürün üstünlüğünü kabul edip (burada Sünni İslam) kamusal alanda mutlak onların adet ve inançlarına uyacak, buna karşılık kendilerine ayrılan sınırlı ikinci sınıf teba konumunda var olabilmeleri lütfedilecektir. Dolayısıyla ateistin, deistin, gayri Muslim'in yaşayacağı inanç ve ifade özgürlüğü ancak ve ancak bu yoz muhafazakar çoğunluğun izin verdiği kadar olacaktır.
Şayet bu ikiyüzlü tavra sahipseniz size kötü bir haberim var, bu şekilde ama'lı fakat'lı, yarım hoşgörülü fikirleriniz, çok geçmeden, tıpkı Pegasus çalışanının başına geldiği gibi, sizin de işinizden, can güvenliğinizden olmanıza neden olacaktır. Zira bunun geleceği nokta, uçaklarda Ramazan ayında içki satışına itiraz etmek, açık lokantalara, kafelere kapanmaları yönünde baskı yapmak, tekel bayilerinin kapatılmasını talep etmek, kadınların giyim tarzına müdahale etmek, kız çocukların belli bir yaştan sonra okula devam etmesini engellemek, kadınların yalnızca bakım ve temizlik gibi işlerde çalışmasına izin vermek, mirastan kadınların aldığı payı dini kurallara uygun hale getirmek gibi çoğaltabileceğimiz onlarca başka talebin adım adım uygulamaya geçirilmesidir. Şimdi o Pegasus çalışanlarının yanında kayıtsız şartsız durmayacaksanız, sonra ucu size dokunan bir talep geldiğinde, söyleyecek sözünüz kalmayacaktır.
Demokrasi de şeriat da sanıldığı gibi bir liderin büyük cümleleri ve icraatlarıyla inşa edimez, bilakis sıradan insanların küçük ve önemsizmiş gibi görünen talep ve eylemleriyle inşa edilir. Ve yine demokrasi de şeriat da bir gecede gelmez, her iki yaşam tarzı da zaman içinde azar azar biriken kabullenişlerle yerleşir.Hoşgörülü değil, tahammüllü günler dilerim Orta Dünya'nın kendine demokrat halkları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder