Birkaç gündür, gazeteci Timur Soykan'ın Birgün gazetesinde yer alan ve tamamı mahkeme kayıtlarına dayanan, İsmailağa cemaatinin bir uzantısı olan Hiranur Vakfı başkanının, şimdi 24 yaşında olan kızını, henüz 6 yaşındayken, gene tarikatın o zamanlar 29 yaşında olan bir mensubuyla evlendirdi haberi, akıl sağlığı zorlayacak detaylarla tartışılmaya başlandı. Olayın ayrıntıları Birgün'de ve diğer basın araçlarında epeyce tartışıldı ve muhtemelen iki üç gün daha tartışılacak. Ben artık yüzleşmemiz gerken başkaca bir iki noktaya olduğunu düşünüyorum. Olayın ortaya çıkması, her şeyi bir oyun gibi yaşayan çocuğun, radyoda dinlediği bir program sayesinde aydınlanmasıyla başlıyor. Gizlice açtığı sosyal medya hesabından başka bir kadına ulaşıyor ve durumunu paylaşınca ondan aldığı tavsiyelerle, daha önce ört bas edilen adli süreçler bir kere daha başlıyor. Burada bir kere daha görüyoruz ki kadın kadının yurdudur, evidir. Kadına kadından hayır vardır.
İkinci olarak bu olay münferit değil, sadece olayın öznesi olan genç kadının durumu adli makamlara ikinci kez yansıdığı için bilinir hale geldi. Bu tarikat odaklarında buna benzer olayların binlerce kez meydana geldiğinden zerrece şüphem yok. Artık kendisini Müslüman olarak tanımlayan herkesin, "gerçek İslam bu değil" kolaycılığına kaçmadan, dini inancıyla yüzleşme vakti gelmiştir. Sünnet ya da caiz diye diye ahlaksız bir din anlayışı inşa edildi ve ortalama Müslümanlar kendilerine dokunan bir şey olmadığı için olan bitene göz yumdu. Bazısı bana "sen de hep İslam'a saldırıyorsun" diyor, haklılar. Sen ikiyüzlülük içinde yaşayıp, inancına ilişkin hakkaniyetle eleştiri yapmadığın sürece, birileri senin rahatını kaçırmaya devam edecek. Sen öz eleştirini yap ki başkasına kalmasın mütedeyyin kardeşim.
Kendini muhafazakar olarak tanımlayan herkesin, "bunlar Müslüman, Türk olamaz" sakızını çiğnemeden, kadınlar ve çocukların erkeklerin mülkiyeti olarak kabul edildiği aile yapımızın kokuşmuş ve çürümüş olduğunu, hayatın kadınlar, çocuklar ve hayvanlar için cehennem olduğunu kabul etmesi gerekiyor.
Mevcut iktidarın olay karşısındaki sessizliği de çok şey söylüyor bu arada. Zira iktidar ve bileşenleri için zaten bu son derece olağan bir durum. Hem dinlerinde yeri var hem de bizzat kendi hayatlarında. Bazısı çok eşli, bazısı zaten bu şekilde yani çocuklara evlendi. Hem zaten arzu ettikleri aile de kadının eğitim görmediği, çocuk doğurmak dışında bir işinin olmadığı, erkeğin mutlak hakimiyetinin olduğu bir Orta Çağ cemaati. Dolayısıyla oradan gelecek her lütuf, olaylar unutulana kadar atılan iki tivitten ibaret olacak.
Görece seküler ya da laik olan muhaliflere gelince; muhafazakar mahalleden gelecek üç beş oy için "aman diyim ağzımızın tadı kaçmasın, mütedeyyin seçmeni ürkütmeyelim" diye ucuz oy hesabını yaptığınız için sizin de kalıbınıza tüküreyim! İktidarların gücü kendilerinden değil, muarızının korkaklığından gelir.
Ve siz sevgili Atinalılar, nasıl bir toplum sözleşmesi inşa etmeniz gerektiğine ilişkin değil, günübirlik çıkarlara ilişkin düşüncelerinizin sığlığında boğulurken, bol bol su içmeyi, güneş kremi sürmeyi ve muhteşem Cuma indirimlerini takip etmeyi unutmayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder