İçimdeki Öteki..
Bu aralar işitmekten en çok zevk aldığım kavramlardan birisi "ötekileştirmek"; tabii tüketilen her kavram gibi o da kullanıla kullanıla aşınıyor..
Kendimiz gibi olmayanı tanımlarken yaptığımız bu sınıflandırmanın en sevdiğim kayması, kendimiz gibi olduğu halde halini beğenmediğimiz "içimizdeki öteki"lere karşı kullanırken yaşanıyor.
Mesela falanca futbol takımının taraftarıyız; -hangi takım olduğu önemsiz- sizin gibi davranış sergilemeyen diğer taraftarlar için "camiamıza yakışmıyor, bir bilmemhangitakımlı bunu yapmaz" deriz.
Mesela pedofili eğilimli olduğu anlaşılan bir öğretmen tespit edildiğinde, "bir öğretmen bunu yapmaz, öğretmene yakışmıyor" der, böylece içinde bulunduğumuz meslek grubunu güya temize çıkarmış oluruz. Mesela rüşvet aldığı bilinen bir polis tespit edildiğinde, "bir polis asla rüşvet almaz" denir, böylece emniyet camiası bu işten güya temize çıkmış olur.
Mesela, bir terör örgütü dini inanç, milliyetçilik ya da başka bir gerekçeyi ileri sürerek cinayet işlediğinde "gerçek din/ideoloji/v.b. bu değil" denir, böylece inancımız ya da ideolojimiz tertemiz kamış olur.
Olur mu? Öyle olmaz halbuki..
O takımın holigan taraftarı da o camiaın bir parçası, pedofil öğretmen de, rüşvetçi polis de, yalancı imam da, katil dindar da, şerefsiz milliyetçi de, ilkesiz liberal de, adi komünist de, saldırgan feminist de..
"Gerçek bilmemne bu değil" demek, o grubun parçası olarak bizi sorumsuz kılmaz; bizi sorumsuz kılacak olan, içinde bulunduğumuz sosyal/politik/mesleki v.b. katman ne olursa olsun, çürükleri görme, kabul etmeme ve ayıklama becerimizdir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder