İnsan ilişkilerinin kökeninde yatanın ne olduğu sorusu, tarih boyunca, sanatçılar, filozoflar ve bilim insanlarının yanıtlamaya pek hevesli olduğu bir soru olmuştur. Yanıtlar muhteliftir. Bazısı insan doğasının kötülüğü, bazısı da iyiliği varsayımından yola çıkar. En sevdiğim argümanlardan birisi alış-veriş olarak gören anlayıştır. Bu anlayışa göre, sevgi/aşk dahil bütün ilişkilerimiz, kabaca, vereceğimizden daha fazlasını alacağımız varsayımına dayanır. Yani temelde temelde vermeden almayız ve almadan vermeyiz. Üstelik her iki taraf da -ikili ilişkileri temele alıyoruz- verdiğinde fazlasını almayı ummak eğiliminde.
Bu noktada akla bir eşitsizlik ya da dengesizlik ihtimali gelebilir, gelmesin. Zira, siz verirken sizden eksilmeyen bir şey, başka birisi için yaşamsal öneme sahip olabilir. Ya da sizin tamahkarlıkla aradığınız bir hazine, başkasının, öylece orada duran ve etrafa saçılmayı bekleyen doğal kaynağı olabilir. Unutmamalıyız ki insanlar-arası dengeler matematiksel değil, organiktir, ihtiyaç duyduğumuz şeyler bireysel olarak farklılık gösterir.
Bundan mütevellit, vermek ve almak karşılıklı olduğu sürece ilişkinin dengesi, karşılıklı bir akış olarak sürer, göreli dengesizlik, alış-verişin karşılıklılığı sayesinde, göreli denge olarak kurulur. Mutlak bir dengenin, mutlak bir mutluluğun, mutlak bir sevginin olduğu kusursuz ilişkiler yoktur çünkü insanlar ve koşullar da tıpkı mutlaklar gibi değişir.
Akışın tek yönlü olduğu ilişkilerde -ki teknik olarak bir ilişki olduğu da tartışmalıdır- bir süre sonra "çok veren" maldan değil, "can"dan vermeye başlar. Verdiğinde ego bütünlüğünde oluşan boşluk, başka bir veri girişiyle dolmadığında, kişilik yapılanması, çözülmeye başlar. Kuşkusuz ki "veren" "alan"dan daha çok sevmektedir ancak bu tek tarafın verişi olarak kaldığında, "veren" vermeyi yani sevmeyi bırakmaya başlayacaktır.
Bu noktada karşılıklı alış-verişin "sen benim için bunu yaptın", "ben senin için şunu yaptım" tarzında bir mekanik düzlem olmadığını da eklemek gerekir. Zira bu bir sevgi ilişkisi değil, ticari bir pazarlık, perdede duyguların, perde gerisinde çıkarların olduğu bir sömürü ilişkisidir.
Ezcümle, sadece almayı umduğunuz bir ilişkiden fazla hayır beklemeyiniz, tıpkı, sadece verdiğiniz için değer göreceğinizi düşündüğünüz bir ilişkiden de hayır beklememeniz gerekiği gibi. Almadan vermenin Allah'a mahsus olduğu hikayesi ise, başka bir yazının konusu olsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder